Categories: Genel, Kişisel Gelişim, psikodrama, şema terapi Leave a comment

Geçmiş

Geçmişin bu gün ile bağlantılarını her anımızın içinde yaşıyoruz aslında.

Sadece hayatımıza ne kadar sızdıklarının farkında değiliz.  Geçmiş, anne çocuk bağlanmasından başlayarak, anne baba tutumları ile hayatımıza derinlemesine entegre olup, uyum bozucu şema kökenlerimi oluşturuyor. Uyum bozucu şemalar, duygu düşünce ve davranışlarımızı etkilerken, kişiliğimizi şekillendiriyor.

Biz sadece kendi seçimlerimizle yaşadığımızı varsayıyor veya kadere bağlıyoruz yaşadığımız durumları. Oysa orada bir yerlerde, derinlerde eski hikayelerimizin izleri saklı. Onların bedellerini ödüyor, geçmişte, çocuklukta uyumlu olan başetme yöntemlerimizin, bugün sandaletimizin arasına giren taşlar olduğunu ve rahatsızlık verdiğini hissediyor ama bir türlü o sandaletleri çıkarmıyoruz ayağımızdan. Acıtıyor, batıyor, hızımızı azaltıyor. Buna rağmen sadece küçük bir taş deyip erteliyoruz çıkartmayı.

Psikoterapi bu anlamda, uzun süredir bizi rahatsız eden ve sürekli canımızı yakan o minik çakıllara neden maruz kaldığımızı sorgulamamızı, aslında daha farklı seçimlerin de mümkün olduğunu görmemizi sağlıyor.

Değişmesi gerekenin ne olduğunu sorgularken, çakıla kızmaktan daha çok, yeni yaşamsal çözümler üretmeyi destekliyor. Ve tabi neden canımızı yakan şey ile yürümeye devam ettiğimizi kökenleri ile birlikte araştırmamızı sağlıyor.

Kuşaklararası bağlantılarımız, aile kökenlerimiz, yetiştiriliş biçimlerimiz, olumsuz çocukluk yaşantılarımız ve geçmiş deneyimlerimiz bize hayatta kalmak için bir mesaj veriyor. Kaç, korun, reddet, görmezden gel, saklan, duyma, görme, hissetme diyor.

Çözümün ne olduğunu bulabilmek için ise bazen kendi repertuarımız dışında yeni yollar keşfetmemiz gerekiyor. İşte bunları fark etmek, aşabilmek için ilk adım. İkinci adım ise nasıl aşacağımızı bilemediğimiz yerde destek almaktan kaçınmamak.

Çözüm bende, ama bendekini göremiyorsam, bu bir eksiklik değil. Ben zaten bana bakınca beni diğerinin ördüğü açıdan göremem. O zaman psikoterapi bir kapı açıyor hayatımızda.

Anne Shützenberger’in söylediği gibi :

Hepimiz bizi annemize bağlayan bir göbek bağı ile dünyaya geldik
ve doğmamızla bu göbek bağı kesildi. Bu göbek bağı hem fiziksel,
 hem psikosomatik hem de psikolojiktir, fakat birçok insan ancak
çok geç bir dönemde olgunluğa geçiş yapmayı başarır ve annesi ya
da ailesiyle kaynaşmış bağını keserek kendi kişisel seçimlerini
yapmaya başlar.”

Seçim bir arayışla başlar.

Köklerin farkında olarak, onlarla yaşamayı ve kendi hayatını yönetmeyi öğrenebilmek gerek.
“Harita, arazinin kendisi değildir” diyor Alfred Korzybski.Mahkum değiliz geçmişimize. Değişime açık olmak ve yol alabilmek için gerekli adımları atmaya başlamak gerek.

Ezgi Başaran

Psk. Psikodramatist

Bir cevap yazın